Artan Eşitsizliğe Çözüm Arayışları

Artan Eşitsizliğe Çözüm Arayışları

Artan Eşitsizliğe Çözüm Arayışları

04 Ocak 2020

Artan Eşitsizlik Karşısında Büyüme Yanlısı ve Daha Kapsayıcı Çözüm Arayışları

Gelir dağılımı eşitsizliği dünya genelinde her zaman bir problem teşkil etmiştir, ancak bu problem son yıllarda ülkelerin kaçınılmaz bir şekilde yüzleşmek zorunda kaldığı, çözüm için aciliyet gerektiren bir olgu halini almıştır. OECD’nin raporuna göre birçok ülkede, gelir dağılımı eşitsizliği son 30 yılın rekor oranlarına ulaşmıştır.  Türkiye de gelir dağılım adaletsizliğinde ilk üç ülkeden biri olarak sıralamada ABD ve İsrail’in hemen öncesinde yer alıyor. Gelir eşitsizliği ölçmede kullanılan ortak ölçüm olan Gini katsayısı ise Türkiye’de 0.4’ken, OECD ülkeleri için ortalama 0.315 olarak yansımaktadır. 

Grafik1. OECD Ülkelerinde ve Gelişmekte Olan Ülkelerdeki Gelir Eşitsizliği


OECD ülkeleri ile yeni gelişmekte olan ekonomilere sahip ülkelerdeki gelir eşitsizliğini gösteren yukarıdaki tabloda görüleceği üzere, gelir eşitsizliği her ülkede artmıştır, ancak Türkiye’nin de içinde bulunduğu beş ülkede bu artış çok daha keskin bir şekilde gerçekleşmiştir. Türkiye yüzde 28.5 yoksulluk oranı ile 34 OECD ülkesini geride bırakırken, en yoksul yüzde 10’un gelirden aldığı pay yüzde 2.1, en zengin yüzde 10’un gelirden aldığı pay ise yüzde 31.7 olarak belirlenmiştir. 2015 tarihli rapora göre, Türkiye’de en zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki gelir farkı 15.2 kat olmuştur. Bu verileri bugün TÜİK 2018 verileri ile baktığımızda bu oran 13.6 kattır. Gelir dağılımı eşitsizliğindeki bu artış, maddi gelir farkının insanların yaşam kalitesini nasıl farklılaştırdığını, yoksulluk riskini ve bu riskin eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşımı ve hatta suça yatkınlık oranlarını da temsil etmektedir (Çetin, 2016, s. 167). Bu sonuçlar, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de artan gelir eşitsizliği sonucunda büyüyen kamu tartışmaları ve zengin ile fakir arasında büyüyen uçurumun toplum üzerinde nasıl etkilere sahip olacağı konusundaki endişe ve tartışmalara yol açmıştır. 

Eşitsizlik Kriz Öncesi Zamanlarda da Kendini Gösteriyor

Emek marketinin globalleşme, teknolojik değişim ve düzenleme reformlarıyla belirgin bir şekilde dönüşmesi sonucunda, kazanç ve gelirler önemli ölçüde etkilenmiş, sektörün taleplerine uygun yeteneklere sahip kimseler ile düşük yetenekli kimseler arasındaki gelir farkı giderek açılmıştır. OECD (2015) ’nin raporuna göre, 1980lerde en zengin %10 en fakir %10’un yedi katı gelire sahipti, bugün neredeyse on katı kadar fazla. Yani kriz zamanlarında alt yüzdeliğin gelirinin daha fazla etkilenmesinin yanı sıra, ekonominin iyi olduğu zamanlarda da üst yüzdeliğin gelirinde patlama görülürken alt yüzdeliğin gelirinde çok daha yavaş gelir büyümesi görülür. Kriz zamanlarında ise yerini genellikle gelirde düşüşe bırakır. Bu duruma paralel olarak OECD ülkelerinin çoğunda olduğu gibi Türkiye’de de 1985‐1995 aralığında eşitsizlik artmıştır. 1995‐2005 aralığında eşitsizlik birkaç ülkede artarken Türkiye’de ise yüksek derecede azalış görülmüştür. Raporda gelir dağılımı eşitsizliğinde kullanılan "Gini" katsayısına göre, Türkiye'nin bu konuda 1985 ve 2013 yılları arasında gelir dağılımı eşitsizliğinin giderilmesinde aşama kaydettiği görülmektedir. Ancak 1985 ve 2004 yılları arasındaki gelir dağılımı eşitsizliğinin 1990 ve 2010 yılları arasındaki ekonomik büyümeye yüzde 4,5 oranında olumsuz etki yaptığı da kaydedilmiştir.

Eğer Alt Yüzdelik Kaybederse Herkes Kaybeder

Raporda, artan gelir eşitsizliğinin sosyal sonuçlar üzerindeki etkilerinin yanı sıra potansiyel ekonomik etkileri üzerine de vurgu yapılmıştır. Zengin ve fakir arasındaki uçurum, insanların zengin olmak için yapabileceklerini yapmaları için güçlü teşviğe sahip oldukları anlamına gelir. Zengin olmak için bu motivasyonla hareket eden kimseler eşitsizliğin artmasına hizmet eden standardize edilmemiş, esnek yapılı işlerde, daha uzun süreli ve daha az gelirli çalışmayı kabul ederler. Temelinde insanlara çok çalışma sonucunda elde etmek istedikleri maddi refaha ulaşacakları sözünü veren Amerikan Rüyası, ülkenin gelir eşitsizliğinin en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almasında rol oynamıştır. Sonuç olarak, alt yüzdelik ve üst yüzdeliğin gelirleri arasındaki uçurum açıldıkça ekonomik büyüme olması gerektiğinden daha yavaş ve zenginlerin fayda sağlayacağı şekilde gerçekleşir. Gelir eşitsizliğinin uzun dönemde ekonomik büyümeyi olumsuz etkilememesi için istihdamın kapsayıcılığı ve fırsat eşitliği sağlanmalı, eşitsizliği azaltmak için uygulanan politikalarla bu fırsat eşitliği desteklemelidir. Rapor büyüme için alttaki %40’ın pozisyonunun önemli olduğunu savunur. 

OECD Ülkelerinde İstihdam Verileri Işığında Gelir Eşitsizliği

Gelir dağılımının eşitsizliğinde istihdamın önemli bir payı vardır. Uzun süren işsizlik, istihdamın türü gibi faktörler bu eşitsizliği artırmakta ve istihdam oranının yüksek olduğu ülkelerde gelir dağılımı eşitsizliğinin daha az olduğu görülmektedir. Gelir eşitsizliğinde Meksika ve Şili’den sonra üçüncü olan Türkiye, işsizliğin en yüksek olduğu üçüncü, istihdamın en düşük olduğu birinci ülke durumundadır (Grafik, 2).

Grafik2. OECD Ülkelerinde İstihdam ve İşsizlik Oranı (%) 

 

İstihdam artışı gelir eşitsizliğini azaltmakla birlikte OECD ülkelerinde çalışma saatlerinin azlığı ve/ya ücretlerin düşük olması nedeniyle hanehalklarının kazançları düşüktür. İstihdam alanına çekilen kesimin gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğunun azaltılması çoğu kez kazançları destekleyen istihdam içi sosyal yardımları gerektirmektedir (Cural, 2009, s. 84). 

Gelir Eşitsizliğinde Gençler

İstihdam sorunuyla karşılaşanlar arasında, iş marketinde yeni gelişen teknolojilere uyum ve bedensel imkanlarının sınırlılıkları noktasında dezavantajlı konumda olan yaşça büyük kimselerin yanında, stajyerlik adı altında emeklerinin karşılığını alamayan ya da eğitimini aldıkları mesleklerden farklı işler yapmak zorunda kalan gençler de yer almaktadır (Bora ve ark., 2016). Raporda da Türkiye için yoksulluk oranında en kötü veri gençlerde kaydedilmiştir. Göreli gelir yoksulluğu oranı sıralamasında OECD ortalaması ise yüzde 20.4 iken Türkiye’deki gençler %28.5 oranıyla tüm OECD ülkeleri gençlerinden daha yoksul çıkmıştır. Özellikle 18-25 yaş grubundaki göreli gelir yoksulluğu oranı olan %16.2 ile Türkiye 34 ülke arasında 10’uncu sırada, 25-65 yaş arasında %14.4 ile 5’inci, 65 üstünde ise %18.4 ile 9’uncu sırada yer almıştır. Bu durum gençlerin potansiyelinin kullanılamadığı ya da yanlış kullanıldığı yönündeki inancı güçlendirmektedir. Gençlerin yeteneklerine uygun işlerle eşleşmeleri ve eğitimleri sırasında işer beceriler edinmeleri kritik bir öneme sahiptir. 

Gelir Dağılımı Eşitsizliğini Azaltmak için İzlenen Politikalar 

Raporda gelir eşitsizliğiyle mücadelede odaklanılması gereken dört temel alanın altı çizilmiştir. Zengin ve fakir arasındaki bölünmeyi azaltmak ve herkesin fırsatlarının korunması için gerekli politikaların şu dört temel alanda odaklanmış olması gerektiğini savunur: 

(1) kadınların ekonomik hayata katılımı,

(2) istihdamın ve kaliteli işlerin artımı, 

(3) yetenek ve eğitim, 

(4) etkili yeniden dağıtım için vergi ve transfer sistemleri. 

Ülkelerin dörtte üçünde üst %10’un gelirinin en fakir %10’dan daha hızlı büyümesi bu durumun ekonomik nedenlerinin ötesinde diğer dinamiklerin de incelenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu dinamikler arasında, eğitim, cinsiyet eşitliği, emek marketine yönelik becerilerin geliştirilmesi ve vergi sitemlerindeki eşitlik oranları sayılabilir. Eğitim masraflarını karşılayamayan ailelere gerek okul-araç gereçleri gerekse nakit yardım olarak destek sağlanması, okulu terk eden öğrencilerin tespiti ve rehberlik sağlanması gelecekteki işlerinde eğitim seviyesi düşük kaliteli olan ebeveynleri gibi az gelirli işlere mahkûm olmalarının ve dolayısıyla gelir eşitsizliğinin eğitimde sahip olunan/olunamayan olanaklar üzerinden tekrar inşasının önüne geçmede rol oynar. Kadınların iş hayatına katılımlarının artması ve işlerinde daha üst pozisyonlara gelebilmeleri de eğitimle paralel olan, gelir dağılımı eşitsizliğini azaltacak olan diğer bir çözümdür. Bu doğrultuda, çalışan kadınların iş ve aile hayatındaki dengeyi sağlamasına yardımcı olmak adına, doğum izinleri verilmekte ve gelişmiş ülkelerde babalar için de doğum izni söz konusu olmaktadır.  İş yerlerinde çalışanlara verilen eğitimlerin piyasada talep edilen yeteneklerle uyumlu olması ve vergi sistemlerinde şeffaflığı arttıran politikalar izlenmesi de odaklanılması gereken diğer alanlardır. Büyük şirketlerde verilen iş eğitimlerinde aslında yine yüksek becerilerdeki kimseler katılımcı olmaktadır. Bunların tespit edilmesi ve düşük becerideki işçilerin bu eğitimlere erişim sağlaması izlenen politikalar arasındadır. 

Sonuç olarak, gelir dağılımı eşitsizliği tüm dünyada birçok ülkenin tecrübe ettiği, ekonomik büyümeye zarar veren bir olgudur. Zengin ile fakir arasındaki uçurumun artması, ekonomik büyümeye verdiği zararın yanı sıra, toplumun sosyal yapısını da etkiler. Üst ve alt yüzdeliğe mensup kişilerin sosyal hizmetlere erişim imkanlarından vergi yükümlülüklerine kadar birçok noktada gözlemlenen farkın artması, gelir dağılımı eşitsizliğinin gelecek nesiller üzerinden de sürdürülmesine hizmet eder. Ülkelerin sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için gelir dağılımı eşitsizliğini azaltacak politikalar izlemeleri ve bu politikalar üst yüzdelik kadar alt yüzdeliği de kapsayacak şekilde tasarlanmalıdır. 

Kaynakça

Bora, A., Erdoğan, N., Bora, T., & Üstün, İ. (2016). " Boşuna mı Okuduk?": Türkiye’de Beyaz Yakalı 

İşsizliği. İletişim Yayınları.

Cural, M. (2009). OECD Ülkelerinde Gelir Dağılımının 1980 Sonrası Gelişimi ve Eşitsizliği Azaltıcı 

Müdahaleler. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 74.

ÇETİN, I., & MURAT, D. (2016). OECD Ülkelerinde Gelir Dağılımının Gelir Eşitsizliği İndeksleri ile 

Değerlendirilmesi. Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 4(4).

OECD. Publishing. (2015). In it together: Why less inequality benefits all. OECD publishing.


Paylaş: