Alexis de Tocqueville’in Entelektüel Portresi

Alexis de Tocqueville’in Entelektüel Portresi

Alexis de Tocqueville’in Entelektüel Portresi

26 Şubat 2020

Eser: Sunar L.. (2019). Alexis de Tocqueville: Modern Çağın Çelişkileri Karşısında Bir Düşünür İstanbul: Ketebe Yayınları, 208 s.

Değerlendiren: Faruk Karaarslan, Doç. Dr. NEÜ Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi

Modern devleti ve bu devletin gelişimini anlamada önemli bir yer tutan alexis de tocqueville, bugüne kadar türkiye düşün dünyasında hak ettiği ilgiyi görmemiştir. Bunun birçok sebebinin olduğunu öne sürmek mümkün. Fakat en temelde onun Amerikan demokrasisine dair yazdıklarının diğer konulara dair düşüncelerini gölgede bıraktığını ifade edebiliriz. Genellikle onun Amerikan demokrasisine övgüler düzdüğü düşünülür, fakat söz konusu meseleye ilişkin tereddütleri çoğunlukla paranteze alınır. Onun demokrasi ve despotizm ilişkisine dair yazdıkları ve modern toplumun tabiatına ilişkin analizleri görmezden gelindiğinde, Amerikan demokrasisine ilişkin yazdıklarının anlamı hakkıyla yerini bulmaz. Tocqueville’e dair yapılan totalci değerlendirmeler onun düşünce dünyasına katkılarını, özellikle demokrasi ve despotizm üzerine tespitlerini perdelemiştir. Söz konusu ilgisizliğin bir diğer sebebi ise, yazarın Amerika’da Demokrasi dışında kendisinin kaleme aldığı eserinin bulunmamasıdır. Yayımlanan mektupları ve notları ise farklı edisyonlara konu olmuştur. Tabiatıyla her editöryal okuma editörün kendi yorumlama kabiliyeti ekseninde bu metinleri kurgulamıştır. Bu, elimizde başı sonu belli bir külliyatın olmasına mani olmuş ve Tocqueville’in kendi eserleri üzerinden anlaşılmasını imkânsız hâle getirmiştir. Böylelikle hakkıyla anlaşılması ve değerlendirilmesi zor bir düşünür olarak düşünce dünyamızda yer bulabilmiştir.


Son yıllarda Tocqueville’e dair söz konusu ilgisizlik azalmaktadır. Özellikle Lütfi Sunar’ın 2019 yılında yayımlanan Alexis de Tocqueville: Modern Çağın Çelişkileri Karşısında Bir Düşünür adlı eseri akıcı bir uslup ve anlaşılması kolay bir dil ile Tocqueville’i düşünce dünyamız açısından tartışılır hâle getirmiştir. Esasında Sunar’ın Tocqueville’in anlaşılmasına ilişkin çabaları bu eserle sınırlı değildir. 2016 yılında Alexis de Tocqueville Sömürge ve Kölelik: Öteki Üzerine Seçme Yazılar adlı editöryal çalışması, söz konusu çabasının ilk ürünüdür. Bu eser ile Tocqueville’in sömürge, kölelik ve öteki üzerine yazdığı metinler derlenmiş ve Türkçeye kazandırılmıştır. Metnimize konu olan Ketebe Yayınları’ndan Eleştirel Bir Giriş serisinin ikinci kitabı olarak yayımlanan Alexis de Tocqueville eseri ise Tocqueville’i hayatı, eserleri ve düşünceleri ile birlikte anlamaya imkân sağlayan ve bu anlamda sosyal bilimci hassasiyeti ile bütüncül bir değerlendirmeye tabi tutan bir çalışmadır.

Eser sekiz bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm Tocqueville’in hayatı, eserlerinin genel çerçevesi ve düşünce dünyasının oluşumuna odaklanmaktadır. Onun düşünce dünyasını ve hayatını kavramadan düşüncelerini anlamak çok mümkün görünmemektedir. Bu anlamda yazarın özellikle Tocqueville’in Amerika seyahatine ve siyasi hayatına odaklanan analizleri; demokrasi, despotizm, sömürgecilik meselelerine dair yazdıklarını daha sağlıklı bir şekilde anlamaya imkân sağlamaktadır. İkinci bölüm ise doğrudan Tocqueville’in seyahatlerine ve bu seyahatelerinde düşünce dünyasının şekillenmesine ayrılmış durumdadır. Seyahatte Kurulan Düşünce başlığını taşıyan bu bölüm Tocqueville’in Sicilya, Amerika, İngiltere ve Cezayir’e yaptığı seyahatlerinin düşünce dünyasını nasıl şekillendirdiğini ortaya koymaktadır. Bu seyahatlerden hareketle Tocqueville’in bir masabaşı düşünürü olmadığı, fikirlerini daha çok sosyal hayatın içinde şekillendirdiği ve eserlerini aldığı gezi notları üzerine şekillendirdiğini belirtmek mümkündür.

Yazar Tocqueville’in düşünce dünyasına üçüncü bölüm ile birlikte girmektedir. Onun siyasi görüşlerini kapsayan bu bölüm, muhafazakârlık ve liberallik arasında bir dizi çelişki yaşayan düşünürün portresini ortaya koymaktadır. Elbette çelişkili düşüncelerle şekillenen bu portrede Fransız Devrimi önemli bir yer tutmaktadır. Liberal fikirlere sahip olan Tocqueville Fransız Devrimi’nde liberalizmin nasıl yavaş yavaş eridiğini ve devrimin despotizme dönüştüğünü müşahede etmiştir. Muhafazakâr fikirler eşliğinde bu dönemde çekinceli fikirler ortaya koyan Tocqueville’in ruh hâlini yazar, can sıkıntısı ve endişe ile tanımlamaktadır. Bu can sıkıntısı ve endişe, Tocqueville’in düşünce dünyasında özellikle özgürlük, mülkiyet ve eşitlik konularında çelişkili fikirlerin şekillenmesine neden olmuştur. Bu bölümün tamamlayıcısı niteliğindeki bölüm Amerika’da Demokrasi,

Yükselen Bir Ülkenin Anatomisi başlığını taşımaktadır. Tocqueville’in Amerika’da Demokrasi adlı eserini anlamaya yönelik olan bu bölümde yazar, Tocqueville’in Amerika gezisi sonrasındaki şaşkınlığını ifade ederek başlamıştır. Devamında ise eseri konu, amaç, uslup, perspektif ve dil açısından incelemiştir. Bu noktada Tocqueville’in demokrasi görüntüsü altında despotizmi, özgürlük perdesi arkasında köleliği nasıl tespit ettiğine değinmektedir.

Eserin altıncı ve yedinci bölümü Tocqueville’in sömürgecilik ve kölelik anlayışının eleştirel bir gözle okunmasına dayanmaktadır. Bu eleştirellik sömürgeciliği ulus devletler için bir gereklilik olarak görmesi ve bu anlamda köleliği kısmi de olsa devlet mantığı açısından meşrulaştırmasına yöneliktir. Hatta yazar Tocqueville’in, neden Fransa’nın elindekilerden daha iyi sömürgeleri yok, ya da İngilizleri Fransızlara üstün kılan ve daha iyi sömürgelere sahip olmasına neden olan unsurlar nedir sorularıyla sürekli seyahat ettiğini, hatta konuyla ilgili Fransa’nın İyi Sömürgelerinin Olmasını Engelleyen Nedenler Üzerine Bazı Fikirler adlı bir yazı kaleme aldığını ifade etmektedir (s. 118). Dolayısıyla Tocqueville sadece sömürgenin ulus devletler açısından meşrulaştırılması ile kalmamış, başta Cezayir olmak üzere Fransa’nın güçlü bir sömürge devleti olabilmesinin imkânlarını aramıştır. Tocqueville kölelik konusunda, sömürgeciliğe ilişkin düşüncelerinden daha muğlak ve ikircikli bir tavır almıştır ve köleliğin kaldırılmasının etnik bir meseleden ziyade iktisadi bir mesele olduğunu ifade etmiştir. Bu sebeple ahlaki bir sorun olarak gördüğü köleliğin yumuşak bir geçişle kaldırılmasını, kölelik kaldırıldığında dahi kölelere toprak mülkiyetinin verilmemesi gerektiğini belirtmiştir. Yazar bu noktada Tocqueville’in ikircikliğini ve çelişik tavrını açık ve net bir şekilde ortaya koymuştur. Son bölüm ise Tocqueville’in ölümünden sonra sosyal teoride nasıl ele alındığını ve sosyal teoriye ne ölçüde etki ettiğini değerlendirmektedir.

Lütfi Sunar’ın eserine bütüncül bir gözle baktığımızda Tocqueville’in iki temel meselesi olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki Aristokrasinin yerini burjuvazinin alması sürecinde Fransa’da yaşanan dönüşümdür. Tocqueville bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğini ve hangi sebeplerden kaynaklandığını analiz etmeye çalışmıştır. Bu noktada Fransa’da demokrasinin konumu, özgürlük, eşitlik ve adaletin sosyal, siyasal nizamın neresinde yer alacağı ve Fransa’nın bu dönüşüm sürecinde sömürgecilik, kölelik olgularının nasıl şekilleneceğini hem bir entelektüel hem de bir siyasetçi olarak ele almıştır. İkinci meselesi ise Amerikan demokrasisinin liberal hüviyete bürünme sürecidir. Bir önceki ilgisine benzer şekilde liberal dünya görüşünün Amarika’ya nasıl yerleştiğini, ne tür süreçlere konu olduğunu ve nihayetinde nasıl bir dönüşüme imkân sağladığını anlamaya çalışır. Bir taraftan Amerika’daki demokrasinin gelişimine hayranlığını gizlemeyen Tocqueville diğer taraftan bu demokrasi ve özgürlük söylemlerinin arkasında yatan despotizmi tespit edebilmiş ve Amerika demokrasisini bekleyen sorunlara işaret etmiştir. Buradaki asıl niyeti ise Fransa’da şekillenmekte olan demokrasinin yörüngesine dair alternatif öneriler üretebilmektir.

Tocqueville’in sosyal teori açısından bakıldığında sömürgeciliğe dair düşünceleri zikredilmeye değerdir. Bu değer aynı zamanda döneminin ulus devlet anlayışının sömürgeciliğe yaklaşımını anlamaya imkân tanımaktadır. Tocqueville liberal bir muhafazakâr olarak devletin baskısını her şeyin üstünde tutmuş ve herhangi bir beka sorununun yaşanmaması adına şiddetin zorunlu olduğunu öne sürmüştür (s. 18). Dolayısıyla modern devletin işleyişi açısından sömürgeciliği meşru görmüştür. Zira Tocqueville’e göre sömürgecilik sürekli savaş durumunu canlı tutacağından dolayı ulusun diri kalmasına imkân tanıyacaktır. Ulus bu eksende kendi iç dayanışmasını ve teyakkuz durumunu hiç elden bırakmayacaktır. Aksi hâlde ise dışarıya yönelmeyen şiddet bir şekilde içeriye yönelecektir ve ulusun parçalanmasına, hatta iç savaşa sebebiyet verecektir. Kendi bütünlüğünü sağlamak isteyen devletler dışa dönük şiddet unsurunu her daim canlı tutmak durumundadır. Bunun en bilindik yolu ise sömürgeciliktir. Böylelikle Tocqueville sömürgeciliği ve şiddeti modern devletin işleyiş mantığında tabii bir süreç olarak değerlendirir.

Lütfi Sunar’ın Alexis de Tocqueville: Modern Çağın Çelişkileri Karşısında Bir Düşünür aldı eseri tam anlamıyla entelektüel bir portre ortaya koymaktadır. Hayatı, düşünce dünyasının oluşumu, ortaya koyduğu fikirleri, temel meseleleri ve ölümünden sonra sosyal teorideki yeri açısından bir düşünürü bütünlüklü bir şekilde anlamaya imkân veren bir eserdir. Burada bizim açımızdan asıl dikkate değer olan nokta; düşünce dünyamızda, özellikle Avrupa merkezli düşünürler konusunda pek karşılaşamadığımız eleştirel bir okumanın geliştirilmesidir. Bu anlamda eser, Türkiye düşünce dünyasının Avrupa modernleşmesi karşısındaki kompleksli konumunun aşılması noktasındaki eşiğe katkı sunmaktadır. Bu noktada Tocqueville’in çelişkilerini ortaya koyması ve onun bazı konularda ikircikli tavırlar sergilediğini örnekler üzerinden açıklaması kayda değerdir. Aynı zamanda Tocqueville’in hakkı teslim edilmiş durumdadır. Hatta ona bazı konularda haksızlıkların yapıldığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla Tocqueville yazar tarafından politik konumlanmalara kurban edilmemiştir. Bunun yanı sıra dil, uslup ve akıcılık açısından eser okuyucuyu yormamaktadır. Bu anlamda hem dönemin düşün dünyasını anlamaya giriş hem de Tocqueville’in anlaşılması açısından önemli bir eser olarak okuyucunun ilgisine sunulmuştur.

Paylaş: