İSTANBUL - İSMAİL ÖZDEMİR
Doç. Dr. Lütfi Sunar, İslami sivil toplum kuruluşlarını (STK) ele aldığı araştırmasıyla ilgili, "28 Şubat sonrası dönem aynı zamanda büyük bir içe kapanma ve öz eleştiri dönemidir. 2002’de AK Parti’nin iktidara gelişi ve STK’lara karşı geliştirdiği özgürlükçü yaklaşım, rahatlatılan hukuki çerçeve sivil alana bir nefes aldırmıştır. Böylece bir rahatlama ve açılmanın zemini ortaya çıkmıştır. Bu süreç içerisinde yaşanan çeşitli hadiseler de İslami STK’ların siyaset ile mesafesinin daha da kısalmasına yol açmıştır." dedi.
İslami STK'ların, önemli bir değişim evresinden geçmesi ve özellikle de toplum yararına yaptıkları çalışmaların boyutlarının uluslararası düzeyde de önem kazanması, akademik olarak da inceleme konusu oldu.
İlim, Kültür, Eğitim Derneği (İLKE) bünyesinde kurulan Kurumsal Yönetim Akademisi'nin çalışması olan ve İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın gerçekleştirdiği, "Türkiye’de İslami STK’ların Kurumsal Yapı ve Faaliyetlerinin Değişimi" adlı çalışmayla, son yirmi yılda İslami STK’ların yapı ve faaliyetlerinde yaşanan değişim, örgütlenmeleri, ilişkileri, mali kaynakları ve görünürlük gibi alanlar bakımından akademik bulgular ortaya çıkarılıyor.
Doç. Dr. Sunar, konuyla ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, son yıllarda, Türkiye’de İslami sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin, çıktılarının ve ilişkilerinin gittikçe daha fazla ilgi çekmeye başladığını söyledi.
Yirmi yıl önce kamusal alanda görünmeyen bu kuruluşların yaşadıkları değişimin her boyutuyla incelenmeyi hak ettiğini vurgulayan Sunar, "Araştırma kapsamında önde gelen 31 STK incelenip bu kuruluşlardan 40 kişiyle görüşmeler gerçekleştirildi. Ayrıca konu ile ilgili uzmanlardan destek alınarak gerçekleştirilen araştırma, İslami STK’ların ciddi ve hızlı bir değişim sürecinde olduğunu gösteriyor. Araştırma raporunun odak noktasını İslami STK’ların kurumsal yapı ve faaliyetlerindeki değişim oluşturuyor. Araştırma İslami STK’ların değişimini çevre koşulları ve kaynaklardaki farklılaşmanın tetiklediğini ortaya koyuyor. Aslında sivil toplumda yaşanan değişim toplumda, ekonomide, siyasette ve bürokraside yaşananların bir neticesi olarak görülebilir. Bu sürecin sonunda İslami STK’lar geçmişin kapalı ve enformel biçiminden gittikçe daha açık ve formel yapılara doğru evrilmişlerdir." diye konuştu.
"Kadınların aktiflikleri ve etkinlikleri artmıştır"
Raporda ele aldıkları konulardan birinin de STK'ların faaliyet biçimlerinde gerçekleşen değişimler olduğuna dikkati çeken Sunar, "Bu dönemde İslami bilinçlendirme faaliyetlerinden toplumu bilgilendirme faaliyetlerine doğru bir geçiş söz konusudur. Kurumsal yapı ve faaliyet biçimlerindeki bu değişim, kuruluşların kendilerini kamuoyuna sunma biçimlerine ve temsillerine de yansımaktadır. Bu bağlamda incelenen dönemde İslami STK’larda dışa dönük yeni kamusal temsil biçimleri ortaya çıkmaktadır. Ele aldığımız dönemde küreselleşme gittikçe her alanda etkin olmaya başlamıştır. Bu dönemde İslami STK’larda uluslararasılaşma hakim bir eğilimdir ve yerel toplumsal ilişkilerden uluslararası ilişki ağlarına doğru bir açılım mevcuttur." dedi.
Sunar, İslami STK’larda yaşanan bir diğer önemli değişimin ise mali kaynaklarda gerçekleştiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu dönemde geleneksel mali kaynaklar gittikçe azalırken yeni kaynaklar ortaya çıkmaya ve önem kazanmaya başlamıştır. Kurumsal yapı, faaliyetler ve mali yapıdaki değişimler insan kaynaklarındaki değişimi tetiklemektedir. İslami STK’larda cemaatsel temelli gönüllü ilişkilerden profesyonelliğe dayalı ilişkilere doğru bir değişim yaşanmaktadır. İslami STK’ların kurumsal yapılarındaki bu değişime bağlı olarak faaliyet alanlarında odaklanma ve uzmanlaşma yönünde bir eğilim ortaya çıkmaktadır. Bütün bu değişimlerin neticesinde İslami STK’lardaki egemen insan tipi büyük bir farklılaşma geçirmiştir. Eskinin adanmış cemaat adamı yerine şimdi artık gittikçe eğitimli cemiyet adamı geçmektedir. Son yirmi yılda kadınlar, Türkiye’de her alanda daha fazla görünür olmaya, öne çıkmaya ve rol almaya başlamışlardır. Tüm STK’larda olduğu gibi İslami STK’larda da bu dönemde kadınların aktiflikleri ve etkinlikleri artmıştır. İslami STK’lar gittikçe kapalı mekanlardan açık kamusal mekanlara doğru bir değişim geçirmektedir. Bunun en önemli itici gücü farklılaşan faaliyet çerçevesi dahilinde kamusal temsilin ve konumun değişimidir."
"Devlete muhalif bir konumdan, devlete yardımcı bir konuma doğru evrildiler"
Doç. Dr. Sunar, siyasetin yaşadığı değişimler ve çevresel koşulların da STK'lardaki değişimde etkiliği olduğunu dile getirerek, "Bütün bu sürecin sonunda en önemli değişim dinamiği İslami STK’ların, devlete muhalif bir konumdan, devlete yardımcı bir konuma doğru evrilmeleri ile şekillenmektedir. Bunda özellikle siyasetin yaşadığı, İslami STK’lardaki değişimin temel itici faktörü çevresel koşullar ve kaynaklardaki değişimdir. Siyasi, sosyo-ekonomik çevre ve kentsel yaşamdaki değişimler İslami STK’ların yapı ve faaliyetlerini etkilemektedir." değerlendirmesinde bulundu.
28 Şubat müdahalesinin devlet ile İslami STK’lar arasındaki uzun ve güvensiz ilişkiler tarihine yeni bir halka olarak eklendiğini ifade eden Sunar, İslami STK’ların çok büyük baskılara maruz kaldığı, pek çok faaliyetini durdurmak zorunda bırakıldığı, kamusal alandan çekilmeye zorlandığı bu dönemecin aynı zamanda büyük değişimlerin de başlangıcı olduğunu kaydetti.
Günümüzde İslami STK’ların devlet ile çok yakın ilişkiler içerisinde bulunduğunu dile getiren Sunar, şunları söyledi:
"Bugün İslami STK’lar artık devlet ile çok yakın ilişkiler içerisinde bulunmakta, kamu kuruluşları tarafından desteklenmekte, çalışmalarını kamu kuruluşları ile iş birliği içerisinde gerçekleştirebilmektedirler. Bu değişimi anlamak için son yirmi yılda Türkiye siyasetinde meydana gelen keskin dönüşümlerin farkında olmak gerekmektedir. 28 Şubat’ın siyasal krizi sonrasında 1999 yılındaki deprem ve 2001’deki ekonomik kriz ile birlikte Türkiye beş yılda belki de son 60 yılın en büyük krizini yaşamıştır. Bütün bu dönem aynı zamanda Türkiye’de İslami STK’ların büyük baskı altında yaşadığı bir zamana tekabül etmektedir. 28 Şubat sonrası dönem aynı zamanda büyük bir içe kapanma ve öz eleştiri dönemidir. 2002’de AK Parti’nin iktidara gelişi ve STK’lara karşı geliştirdiği özgürlükçü yaklaşım, rahatlatılan hukuki çerçeve sivil alana bir nefes aldırmıştır. Böylece bir rahatlama ve açılmanın zemini ortaya çıkmıştır. Bu süreç içerisinde yaşanan çeşitli hadiseler de İslami STK’ların siyaset ile mesafesinin daha da kısalmasına yol açmıştır. Özellikle 2007’den itibaren ardı ardına dışarıdan siyasete yapılan müdahaleler İslami STK’ların gündelik siyasetle yakınlaşmasına yol açmıştır. Bugün gelinen noktada İslami STK’lar bir baskı ve kamusal bir meşruiyet korkusu yaşamaksızın faaliyetlerini gerçekleştirebilmekte ve devlet ile yakın bir ilişki ve iş birliği içinde bulunabilmektedirler."
"Son 20 yılda İslami STK'lyar kurumsal yapılara doğru geçiş yaptı"
Türkiye’de İslami STK’ların en önemli toplumsal kaynağının geleneksel İslami cemaatler olduğuna dikkati çeken Sunar, kökenleri bir tarikata ya da bir dini gruba dayanan, belirli bir metin, anlatı veya lider etrafında bir araya gelen bu cemaat oluşumlarının, Türkiye’deki dini kamusal hayatın önemli unsurlarından birisi olduğunu aktardı.
Pek çok dini grup ve cemaatin, resmi iş ve işlemlerini yürütebilmek üzere çeşitli tiplerde STK’lar kurduğunu aktaran Sunar, "Zamanla gerçekleştirdiği faaliyetler çeşitlendikçe bu kuruluşların sayısı ve çeşitliliği de artmıştır. Aslında cemaatsel yapı ile temsil eden STK arasındaki bu ikilik uzun dönemde örgütsel yapılarda bazı yönetimsel ve işlemsel sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur." dedi.
Son 20 yılda İslami STK’ların gittikçe daha açık kurumsal yapılara doğru bir geçiş yaşadıklarını aktaran Doç. Dr. Sunar, şöyle devam etti:
"Bunda özellikle sahip oldukları kaynakların değişimi önemli bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede İslami STK’ların yaşadığı değişimin en önemli boyutu devlet ile girilen ilişkinin sınırlarının değişimidir. Bu değişimler İslami STK’ların toplumsal taban ve ilişkilerinin de farklılaşmasına yol açar niteliktedir. Artık eskinin kapalı cemaatsel yapılarının yerine gittikçe yeni açık kamusal formlar öne çıkmakta ve belirleyici olmaya başlamaktadır."
Sunar, sonuç olarak İslami STK’ların girmiş oldukları formelleşme, odaklaşma, uzmanlaşma ve profesyonelleşme eğiliminin devam edeceğinin öngörüldüğünü dile getirerek, "Buna bağlı olarak ortaya çıkacak imkan ve zaafların, fırsat ve tehditlerin dikkatli bir biçimde izlenmesi gerekmektedir. Yaşanan hızlı değişimin yönetilmesi, yönlendirilmesi ve olumsuz yönlerinin bertaraf edilip olumlu yönlerinin artırılması için gerçekleştirilecek araştırma, izleme ve planlama çalışmalarının sürdürülmesi gerekmektedir." değerlendirmesini yaptı.