Karşılaşmalar: Sınıf Güzergahları ve Sınır İhlalleri
03 Haziran 2019
Melike Toprak
EditörDoç. Dr. Lütfi Sunar Lacivert Dergisi’nde çıkan “Karşılaşmalar: Sınıf Güzergahları ve Sınır ihlalleri” başlıklı son yazısında, sınıfların birleşme mekanı olan toplumu ritüeller, seyir ve temas fikri çerçevesinde inceledi. Sunar, yazıda farklı sınıflar arasında meydana gelen karşılaşmaları yöneten protokollerin uygulanmadığı ya da henüz formelleşmediği durumlarda gizlenen şiddetin açığa çıkmasına ve toplumsal hiyerarşinin yeniden hatırlanma durumuna değindi. Belirli bir sınıfta bulunan bireyin ait olduğu çevre, toplumun bütününde bu çevrelerin boyutları, farklı çevredeki insanların karşılaşma alanları ve o anda uygulanan kuralları önceden belirlenmiş ritüeller… 1980’den sonra Türkiye’nin liberalleşmesi, küresel ekonomiye entegrasyonu ve devletin daha çok sermaye lehine hareket etmesiyle artık ülkede sosyal yapının sınıflar ekseninde açıklanabilmesi imkanına değinen Sunar, kamusal yaşamın gittikçe bölümlenmesiyle farklı sosyal grupların karşılaşma sıklığının azaldığını ifade etti. Farklı sınıfların bir arada yaşayabildiği ya da en azından birbirine temas etme mesafesinin daha az olduğu zamanlardan, kutuplaşmış ve temas güzergahlarını ortadan kaldırmaya doğru giden bir Türkiye toplumundan artık bahsedebileceğimizin altını çizdi. Yine, değişen toplumda çevrelerin birbiriyle etkileşimini engelleyen güzergahların tüketim, kültür, üretim ve yönetim anlayışında ötekilerinden farklılaşan ve kendileri içinde hiyerarşik olan bir sistem yarattığı ifade etti.
Renler, zevkler, beğeniler ve yaşam biçimlerinin sınıflara göre anlamlı bir şekilde farklılaşıp, bireyi etkileşimde bulunduğu “sınıf insanı”na dönüştürdüğünü belirten Sunar, yazının devamında toplumsal yaşamda zihinlerimizde oluşturduğumuz ilişkiler hiyerarşine değiniyor. Yönetici bir kadının eve temizliğe gelen kadınla karşılaşma örneği üzerinden ilişkilerde protokolleri ve bu kuralları belirleyen değerleri işleyen yazar, bu karşılaşmaların önceden belirlenmiş protokoller dışında meydana gelmesi durumunda ise sosyal konumu yukarıda olan kişinin itibarını hatırlatmak zorunda kalarak toplumsal akışkanlığı fiziki ve sözlü şiddetle bozabileceğini öngörüyor. Yazının son kısmında ise sınıfların planlı ya da plansız karşılaşmalarıyla meydana gelen iletişim durumuna maruz kalan seyircilere değiniyor. Burada seyirciler sosyal ortamda gürültü çıkmasını ve düzenin bozulmasını istemeyen, bu yüzden de karşılaşan aktörleri sosyal konumlarına uygun davranmaya teşvik eden bir kitle olarak tanımlanıyor. Seyirci, farklı çevreden aktörler ve karşılaşma örneklerini son günlerde internette çokça paylaşılan üst düzey yönetici bir kadının, kadın havalimanı personeline yönelttiği sözlü şiddet olayı üzerinden işleyen Sunar’ın dergideki yazısının tamamına aşağıdaki dökümandan ulaşabilirsiniz.