Milyarderleri Yok Etmek
25 Eylül 2019
Melike Toprak
YazarPek çok küresel konu ulus devletlerin kendi içinde gerçekleşmesine rağmen gelişen ticaret hacmi ve siyasi ilişkiler sonucunda gerçek insanların gündelik hayatlarını etkileyebilmektedir. Küreselleşmenin ülke içindeki gelir düzeyinden istihdam oranına, gündelik tüketilen malların fiyatlarından, kışın alınan meyve sebzenin bulunabilirliğine kadar geniş bir yelpazede etki ettiği bilinmektedir. Diğer taraftan, her ülkenin ekonomik gelişim seviyesi, döviz gücü aynı olmadığından, mekânsal hareketlilik seviyesinin bu kadar arttığı bir evrende piyasa şartlarında adil bir standardın belirlenebilmesi mümkün müdür? Ya da istihdam sağlama ve ekonomik büyüme uğruna, düşük işçi ve hammadde ücretine sahip ülkelerin yatırımcılara kapılarını açmasıyla ortaya çıkan yüksek sermaye gelirinin önünü alabilmek mümkün müdür?
Küresel eşitsizlik üzerine çalışan birçok araştırmacı geçtiğimiz yüzyıl boyunca küresel çapta gelir oranı artmasına rağmen, zengin ve fakir arasında doğan uçurumunun hangi faktörler tarafından belirlendiğini anlamaya çalışmaktadır. Gelir eşitsizliği krizi dikkat çekmeye devam ettiği bu günlerde sol cenah teknoloji kökenli eşitsizliği kamçılayan milyarderlere dair oldukça iddialı çözüm önerileri sunmaktadır. Küreselleşme sermaye gelirinin yükselmesine sebep olurken aynı zamanda onun sınırlandırılmasına da müdahale etmektedir. Peki süper zenginlerin sonsuz rekabet yarışı nasıl dindirilebilecektir? İşte bu yazı politik, toplumsal ve ekonomik yollarla zenginlere diz çöktürmenin olası yollarını açıklamaktadır.
The New York Times’dan Farhad Manjoo, Hmm Daily yazarlarından Tom Scocca’nın cesur fikrine köşesinde yer verip, düşüncelerini değerlendiriyor. Scocca yazısında dünyayı daha iyi bir yere çevirme fikrinin aynı zamanda rakip çıkarları da en iyi şekilde dengeleyen bir çözümden geçtiğini, ancak bunun haricinde radikal bir çözüm olarak milyarderlerden kurtulmanın da bir tercih olduğunu belirtiyor. Bir milyarder tarafından susturulup çalıştığı Gawker’dan Hmm Daily’e geçtikten sonra yazdığı bu yazı, uzun zamandır milyarderler üzerine çalışma yapan Manjoo’nun aklında çıkmamış, nihayetinde Manjoo’nun köşesinde milyarderleri yürürlükten kaldırmak başlıklı bir makale yazmasına sebep olmuştur.
Etrafında birçok tartışma bulunan milyarderler kimler ya da tam olarak neye sahipler? Milyarderleri anlamak için ilk başta onları niteleyen birimi tanımalıyız. Örneğin bir milyar doları ele alalım. Milanovic’in de belirttiği gibi bir milyar dolar sıradan bir insanın harcamasından o kadar uzak ki, hayal eden kişinin aklıyla gerçek hacmini kestiremeyeceği kesin. Milanovic bunu bir melek metaforu üzerinden kurgulayıp, okuyucuya anlatıyor: “Diyelim ki iyi bir melek her dakika size bir dolar veriyor. Acaba bir milyar doları toplamak için ne kadar süre gerekir? Neredeyse 33 yıl! Bunu tüketim açısından ele aldığınızda da her gün 1000 dolar harcarsanız bu tutarı tüketmek için size gereken süre ise 2700 yıldır.” Kısacası bir milyar dolar herhangi birinin en lüks harcamalarına bile yetecek bir meblağ.
Forbes’e göre 2018’deki milyarderlerin sayısı 2.153 kişi. Bunlardan çok azı varlıklarıyla topluma katkıda bulunurken çok büyük bir kısmı bu parayı hak ettiğini savunuyor. Scocca’ya göre aşırı zenginliğin bir evresinden sonra para, sahip olan kişiyi yozlaştırmakta, ister sağ ister sol cenahtan olsun bu kişi elde ettiği güçle her türlü muhalefeti susturmakta hatta bu güçle, topluma faydaya karşılık gelmeyen servetini sürdürmek için canla başla çalışmaktadır. Ona göre bir kişinin bu seviyeye gelmesi için sahip olması gereken miktar bir milyar dolardır.
Böylesi bir miktarın önü kesilemeyen güç gösterilerine sahne olmaması için Scocca’nın ortaya attığı ve milyarderlere boğun eğdiren fikir ise şöyledir: Eğer biz kamu ve sosyal politikalar aracılığıyla insanları bir milyar dolardan daha fazla paraya sahip olmaktan vazgeçirirsek, hemen hemen herkes daha mutlu olur. Kendisinin katıksız bir hayal olarak adlandırdığı bu fikir, milyarderler tarafından radikal, imkansız hatta Amerikalılara uymayan bir düşünce olarak nitelendirilmektedir.
Fikir olarak ortaya sunulduğundan beri ilerici solcuların ana akım düşüncesi hâline gelen bu çözüm yolu, çeşitli Amerikan temsilciler meclisi üyeleri ve aktivistler tarafından da desteklendi. Bu kişiler tarafından dile getirilen ortak eleştiri, milyarderlerin politik bir hata olduğu ve toplumda var olmamaları gerektiği yönünde. Süper zenginlerin var olup olmaması konusunda kararsız olsa da, yazıyı kaleme alan Manjoo’nun cevabı ise şöyle: “Ekonominin geri kalanı ucu ucuna geçinirken, milyarderlerin mevcut güç ve kazandıkları övünç sebebiyle var olmalarını desteklemiyorum.”
Teknoloji, küresel ilişkiler ve milyarderler üzerine yazılarıyla bilinen Manjoo, içinde bulunduğumuz dijital geleceği hayatta tutacak kapsamlı bir vizyon için en açık ve etkili yolun milyarderleri ortadan kaldırmak, ekonomik ve politik güçlerini kesme yollarını aramak ve onların toplumsal statülerini sorgulamaya çalışmaktan geçtiğini ifade ediyor. Toplumda yeniden dağıtım mekanizmalarının daha etkili çalışmasını sağlamak için milyarderlerin önünü kesmenin birden fazla yolu var. Manjoo, bu insanların 1 milyar dolardan fazlasına sahip olmasını engellemek ya da yasaklamanın yanında, milyarderlere ve milyarder olma yolundaki kişilere gelir, servet ve gayri mülkte çok yüksek vergiler koymanın da etkili olabileceğine inanıyor.
Dünya savaşları sonrasında ulus devletten daha görünür olmaya başlayan küresel şirketlerin teknolojik gelişmeyle beraber yatırımları kendine çekmesi ve sermayeleri az sayıda insanın elinde öngörülemez şekilde biriktirmesi, eşitsizlik üzerine kurulu yeni bir ekonomik düzeni ortaya çıkarmıştır. Bu duruma 1970’ten beri şahit olduğumuzu aktaran yazar, birkaç süper star şirketin çoğu Amerikan şirketlerinin kârlarının toplamından sorumlu olduğunu belirtiyor. Yapay zekanın da gittikçe yaygınlaşmasıyla istihdam oranı düşüp refah seviyesi artarken sermayenin tekelini elinde bulunduran ileri teknoloji şirketleri daha eşit süper zenginlerin yaratılma sürecini engellemektedir.
Eşitsizliğin belirli bir seviyede durmasını sağlayan fikirse sadece milyarderleri feshetmekle kalmıyor. Onların siyasal ve toplumsal politikalarla da yavaşlatılmasını içeriyor. Nitekim Manjoo’nun da belirttiği gibi, eşitsiz bir toplumda yaşayan bizler milyarderleri magazin dergilerine kapak yapıyoruz, onların politik hırsları konusunda tahmin yapıyoruz, dünyayı kurtaracak büyük vizyonlarını övüyoruz, dünyadan kaçmaya yaracak roket projelerine sevgiyle göz yumuyoruz. Bu övgü seansları onları sahip oldukları servete karşı ahlâki bir sorgulamaya gitmeyi önlerken bizlerde milyarderlerin ahlâklı ve topluma duyarlı bir birey olup olmadığı konusunda da kuşkular meydana getiriyor.
Manjoo iyi milyarderlerin var olup olmadığı öğrenmek için Princeton Üniversitesi’nde etik alanında çalışan felsefe profesörü Peter Singer ve eski serbest fon yatırımcısı Tom Steyer’a danışmış ve aynı konuyu bir de onların değerlendirmesini istemiştir. Zenginlerin ahlâki sorumlulukları üzerine çok sayıda çalışması olan Singer, konuyla ilgili ahlâki olarak bir milyarderin var olmasının mümkün olmadığını, bununla birlikte servetinin büyük bir kısmını hayırsever kuruluşlara veren Bill Gates ve Warren Buffett gibi kişilerin bu kuralın istisnası olduğunu ifade etmiştir. Majoon ise Anand Giridharadas’ın daha önce belirttiği gibi, çoğu milyarderin hayırseverlik faaliyetlerini, milyarlarını koruyabilecek bir sistemi sürdürmeye varan bir markalaşma çalışması olarak değerlendiriyor. Bu minvalde ilerleyecek olursak, eğer bir milyarder siyasete para yatırıyorsa, bu aslında politik sistem üzerinde bir baskı kurma çabası ya da devrimi kısa devre yaptırma planıdır.
Zenginler içerisinde yer alan ve geçmişte yatırımlarıyla Donald Trump’a karşı çalışmaları destekleyen Tom Steyer ise “Doğru olmadığını bildiğim bir sisteme sahibiz ve bu sistem elimizde olan tek sistem. O yüzden mümkün olduğunca bunu değiştirmeye çalışıyoruz” diyerek liberal söyleme olan desteğini devam ettirmiştir. Steyer’in kapitalizmle doğan milyarderleri küçük bir problem olarak gördüğü kesin görünmektedir.
Ancak Majoon’da dediği gibi milyarderler kötünün iyisi olan nesneler olarak gösterilmemeli, toplum onların arasından iyi olanlarını bulabilme umuduna tutunmamalı, milyarderlerin siyasette, toplumda ve ekonomide önü kesilmelidir. Zira bu insanlar bize eşitsizliği ve adaletsizliği tanıştıranlardır. Ekonomik krizlerden ve her türlü olağanüstü durumdan etkilenmeyen bu süper zenginler 1980’lerin sonlarından itibaren yaşanan küreselleşme sürecinde küresel orta sınıfla birlikte durumundan en kârlı çıkan kesimi oluşturuyor. Milanovic’in de belirttiği gibi dünyada GSYH artarken süper zenginlerin serveti dünya ortalamasından çok daha fazla artmış ve 1987 yılında 49 olan milyarder sayısı 2019’da 2200’e varmıştır.
Teknoloji, eğitim, sağlık, kültür, siyaset ve iklim gibi çeşitli alanları kontrol edebilecek maddi güce sahip milyarderlerin servet miktarına bir sınır getirilmediği takdirde gelirdeki kutuplaşmanın rekabet uğruna devam edeceği açıktır. Bu konuda olumsuz örneğimiz ABD Başkanı Trump’ın geçtiğimiz günlerde Grönland Adası’nı almak istemesi olurken, olumlu örneğimiz ise şu sıralar ABD’de toplumunu ikiye bölen varlık vergisi yasasıdır. Öte yandan oldukça sıcak bir gündeme sahip olan konunun mevcut sermaye üretim mekanizması devam ettikçe çözümle sonuçlanamayacağı ise aşikardır. Çünkü serbest piyasa ekonomisi var oldukça servet sınırını aştığı için varlık vergisine maruz kalan bir kişiye, başka bir ülke hoşgörüyle kollarını açabilecektir. Nitekim mevcut ekonomik modelde yoksulları kalkındırmayı amaçlayan uluslar için ana strateji GSYH’ya dayanmaktadır. Ülkeler GSYH arttıkça yeniden üretim mekanizmalarının devreye gireceğini ve yoksulların bu süreçten faydalanacağını düşünseler de, GSYH 1990’dan bu yana %65 büyümesine rağmen, günde 5 dolardan daha azıyla yaşayan insan sayısı 370 milyondan fazla artmıştır. Bu da mevcut büyümeden yalnızca belirli bir kesimin yararlandığını gösterir.
O hâlde küresel servet uçurumunu durduracak çözüm yolu nedir? Politik ekonomi alanında çalışmalar yapan Riccardo Mastini’nin bu konudaki önerisi “küçülme”den geçmekte. Mastini, iktisatçı David Woodward’a atıfla, günde 5 dolarlık yoksulluğu ortadan kaldırmak için küresel GSYH’nin mevcut olanın 175 katına çıkması gerektiğini, bunun da ekolojiye son vermeye dayalı çılgın bir proje olduğunu söylüyor. Bu da bizi ekonomik büyümenin artık mümkün olmadığını ve yapısal olarak da zorunlu olmadığı sonucuna götürüyor. Ona göre artık gelişmemiş ülkeleri “gerektiği kadar gelişmiş” diye adlandırmalı, zengin ülkeleri ise aşırı tüketimlerini azaltmaya sevk etmeliyiz.
Tüm bunlar her halükârda sistemin radikal bir değişime girmesi gerektiğini, aksi takdirde eşitsizliğin sadece toplumsal kutuplaşmalara sebep olmayacağını, aynı zamanda ekolojik kaynakların tükenmesiyle yaşadığımız tek alanın geri dönülemez bir şekilde deformasyona uğrayacağını göstermektedir.
Kaynakça:
Manjoo, F. (2019). Abolish Billionaires. The New York Times. (25.09.19) Tarihinde https://www.nytimes.com/2019/02/06/opinion/abolish-billionaires-tax.html
adresinden erişildi.
Mastini, R.(2018). Degrowth: Closing The Global Wealth Divide. (25.09.19) Tarihinde https://roarmag.org/essays/degrowth-closing-global-wealth-divide/ adresinden erişildi.
Milanovic, B. (2018). Küresel eşitsizlik: Küreselleşme Çağı İçin Yeni Bir Yaklaşım. Efil Yayınevi
Scocca, T. (2018). No Billionaires. Hmm Daily. (25.09.19) Tarihinde https://hmmdaily.com/2018/10/16/no-billionaires/ adresinden erişildi.