Osmanlı Taşrasında Zengin Sınıf
30 Temmuz 2019
Melike Toprak
DeğerlendirenVeysel Gürhan & Nazife Gürhan (2019) Osmanlı Taşrasında Zengin Sınıf: Diyarbekirli Zenginler (1750-1800), Phoenix Yayınevi
Daha önce Veysel Gürhan’ın (2018) “18. Yüzyılda Diyarbekirli Kadınların Yaşam Standardı Analizi (Tereke kayıtlarına Göre)” isimli makalesi sonrasında böyle bir çalışma yapma fikrinin ortaya çıktığını belirten araştırmacılar, eşitsizlik, servetin dağılımı ve servetin birikim yolları üzerine odaklandıklarından çalışmanın ana merkezine Diyarbekir’deki zengin sınıfı almışlardır. Giriş bölümünde Marx, Weber, Smith, Veblen, Legebvre, Wright, Bourdieu ve Pareto’nun toplumsal tabakalaşmaya bağlı olarak eşitsizlikleri ortaya çıkaran sınıfların oluşumu ve kaynağı, zenginlik ve servetin konum üzerindeki etkileri üzerine görüşlerine atıf yapan araştırmacılar, toplumsal grupları birbirinden ayrıştıran unsurlara ait farklı teorilere yer verdikten sonra bu grubun en üstünde yer alan, güç, iktidar, servet ve ihtişama sahip zengin sınıfın açıklanış biçimine odaklanmıştır. Araştırmacılar teorik çerçevenin devamında, Osmanlı’nın sosyo-ekonomik düzeni ve toplumsal yapısına dair Sala, Mardin ve Genç’in değerlendirmelerine yer vermiş, bu başlık altında hem Sala’nın hem de Mardin’in görüşlerine istinaden, Osmanlı toplumunun yöneten ve yönetilenler şeklinde ikiye ayrıldığını, bununla birlikte yönetilenler grubunun kendi içinde kategorik etnik sınıflar ve meslek gruplarına ev sahipliği yaptığını ifade etmişlerdir. Çalışmada sınıfsal ayrımın detayları Diyarbekir üzerinden anlaşılmaya çalışılmış, bu amaçla 1750-1800 yıllarına ait toplam 1009 tereke kaydı kullanılmıştır. Tereke kayıtları miras paylaşımı işlevinin yanı sıra, ölen kişinin ardından kalan kişisel eşya, alacak, borç, gayrimenkul, mücevher ve kıymetli eşyaların değerinin hesaplanması ve vefat eden kişinin tüm servetinin mirasçılara uygun şekilde paylaştırılması için tutulan mahkeme kayıtlarıdır. Ölen kişinin kadın, erkek, Müslüman ya da gayrimüslim olmasının mahkemeye başvurmak için engel teşkil etmediği bu uygulamada esas olan, vefat eden kişinin yakınlarının mirası tam olarak belirleyememesi ve aralarında paylaşamamasıdır. Devletin titiz memurlarının bu işi yaptığını ve yaptığı iş karşılığında mirastan belirli bir pay aldığını belirten araştırmacılar, o dönem bu kayıtların son derece hassas çalışılarak oluşturulduğunu ve kaydı tutulan toplumu anlamak için hayati veriler sunduğunu belirtmişlerdir.
Mahkeme sonucu alınan tereke kayıtları analiz edilirken, kaydı tutulan kişiler servet miktarına göre 0-99 kuruş arası yoksul, 100-999 kuruş arası orta, 1000 kuruş ve yukarısı zengin sınıfına dahil edilmiştir. Bu tasniften sonra 18. yüzyılda kaydı tutulan Diyarbekirlilerin %29,4’ünün yoksul, %56,2’sinin orta, %14,4’ünün zengin olduğu tespit edilmiştir. Ulaşılan bu sonuçların Bursa halkı için Karataş ve İnancık (1953) tarafından yapılan araştırma verileyle benzer olduğunu belirten araştırmacılar, genel olarak orta sınıfın sayıca fazla olduğunu, yoksulların ise azımsanmayacak bir derecede var olduklarını ortaya çıkarmışlardır. Üç sınıfta yer alan kişilerin oranı ile toplam servetin oranı karşılaştırıldığında ise eşitsizliğin boyutu daha net görünür olmuştur (Grafik 1).
Grafik 1: Toplumsal Sınıflara Göre Tereke Kayıtlarındaki Kişi Sayısı Ve Servet Miktarı Oranları (Gürhan, V & Gürhan, N, 2018, s. 51)
Bu verilerden yoksul sınıfın kişi sayısı bakımından en büyük ikinci grubu oluşturmasına rağmen toplam servetten pay alanlar arasında en alt sınıfta yer aldığı, yani %29,4 kişinin yoksul olmasına karşılık, tereke kayıtlarında belirtilen servetin yalnızca %1.9’una sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Araştırmacılar yoksullar söz konusu olduğunda beliren bu eşitsizliğin toplumda daha fazla olabileceğini, zira yoksulların zaten az olan servetlerinin paylaşılması esnasında zenginlere nazaran daha az anlaşmazlık yaşayabilecekleri nedeniyle mahkemeye başvurma oranlarının az olabileceğini düşünmüşler, bu yüzden yoksulların toplumdaki oranlarının kayıtlardan çıkandan daha fazla olacağını tahmin etmişlerdir. Kayıtlardaki en zengin kişinin sayfalar tutan eşya ve mülke sahip olduğu bir ortamda, en yoksul kişinin 8 kuruşluk servetiyle 10 parça ev eşyası haricinde herhangi bir servetinin olmamasından doğan uçurumu anlamak için servetin farklılaşmasına etki eden faktörler üzerinde durulmuştur. Çalışmada kullanılan faktörler toplumsal cinsiyet, din ve statü olmuş, her bir başlık kendi içerisinde incelenmiştir.
Araştırma servet grubu içerisinde kadın ve erkeğin dağılımını, kadınların servet miktarlarının aynı grup içerisindeki erkeklerinkine oranını ve gayrimüslim kadınlarla Müslüman kadınların servet imkanlarını karşılaştırarak servetin dağılımında en önemli faktörün toplumsal cinsiyet olduğunu tespit etmiştir. Nitekim her bir grup içinde kadın ve erkeklerin dağılımına bakıldığında yoksuldan zengine doğru gidildikçe kadınların servet grubu içerisinde yer alma ihtimalinin düştüğü, kadın ve erkek oranlarının birbirine en çok yoksul sınıfta yaklaştığı, zenginlerde ise toplumun ataerkilliğinin bir göstergesi olarak erkeklerin baskın bir oranla kadınları geride bıraktığı görülmüştür (Grafik 2-3).
Grafik 3 analiz edildiğinde, kadınların servet edinme imkanlarının açık olmasına rağmen servet erişim fırsatlarının erkeklere göre görece daha az olduğu ve erkeklerin daha ayrıcalıklı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Servet edinmeyi etkileyen toplumsal cinsiyet faktöründen sonra çalışmada din faktörü de araştırılmıştır. Aslında tereke uygulaması İslam hukuk kurallarına göre mirasın bölündüğü bir işlemken, 1009 tereke kaydının 290’ının gayrimüslimlere ait olduğu tespit edilmiştir. Osmanlı toplumunda gayrimüslimlerin miras paylaşımında kendi dinlerine özel yerel kurumlara ya da cemiyetlere başvurdukları bilinmekle beraber, bahse konu olan gayrimüslimlerin miras paylaşılırken sorun yaşadığı ve böylece daha yetkili bir kurum olarak devleti temsil eden mahkemeleri tercih ettikleri görülmüştür. Tıpkı Müslümanlarda olduğu gibi gayrimüslimlerin servet miktarını sınıflara ayıran çalışma, ortaya çıkan oran değerlerinin Müslümanlara çok yakın olduğunu tespit etmiş ancak miktar olarak Müslümanların daha avantajlı olduğuna ulaşmıştır. Bununla birlikte gayrimüslimlerin genelde tereke mahkemelerini tercih etmedikleri bilindiğinden servet miktarı konusunda karşılaştırma yapmanın doğru bir çıkarım vermeyeceği de bildirilmiştir.
Kitapta servet edinmeyi etkileyen diğer faktör statüdür. Bu bağlamda terke kayıtlarında çelebi, beşe, ağa, seyyid, molla, efendi, hacı, şeyh, hatun, hanım, paşa gibi unvanlara sahip olan kişilerin bulundukları sınıflara göre dağılımı incelenmiş ancak çoğu unvanın orta sınıfta kümelendiği görüldüğünden bu faktörün yetersiz olduğu anlaşılmıştır.
Çalışmanın ikinci bölümünden itibaren yoksul ve orta sınıftakiler bölüm dışı bırakılarak zenginler üzerinden devam edilmiştir. İkinci bölümün ana konusu olan zenginler ilk önce kendi içerisinde yeniden kategorize edilmiştir. 1000-2000 kuruşa sahip olan sınıf alt zengin sınıf, 2000-8334 kuruşa sahip olanlar orta zengin sınıf, 8334 kuruş ve üstüne sahip olanlar ise üst zengin sınıf-milyonerler olarak adlandırılmıştır. Zenginlerin özellikle 1000-2000 grup arasında yoğunlaşması, servet miktarı arttıkça kişi sayısı azalması, en zengin kişi (148.169 kuruşa sahip Ömerpaşazâde Hacı Bekir Ağa b. Halil Beğ b. Nurrulah Beğ) ile en az zengin kişi (1001 kuruşa sahip Emetullah Hatun bt. Seyyid Ebubekir) arasında servet miktarı açısından ciddi farkın olması böyle bir tasnifi gerektirmiştir.
Alt, orta ve üst zenginlerin ekonomik sermayelerindeki farklılaşmalara göre servetlerini yatırdıkları kalemlerin de farklılaştığını tespit eden araştırmacılar, üç grupta yer alan kişilerin sahip olduğu servet türleri üzerinden bir tasnif yaptıklarında; alt ve orta zengin sınıfın servet kaynağında ilk iki sırayı kişisel eşya ve gayrimenkul alırken, üst sınıfta bu yatırım kalemlerin üç ve dördüncü sıraya gerilediğine, ilk iki sırayı nakit para ve alacakların aldığına ulaşmışlardır. Ayrıca alt zengin sınıf için önemli yatırım kaynaklarından olan hayvanların orta ve zengin sınıfın öncelik listesinde sonlarda yer aldığı, köle ve kitap kalemlerinin tüm gruplar için son sırada bulunduğu görülmüştür (Tablo 1).
Tablo 1: Ekonomik Farklılaşma ve Zenginlerin Servet Kaynakları (Gürhan, V & Gürhan, N, 2018, s. 101)
Tıpkı sınıflar arasında servetin dağılımını etkileyen faktörlerin analiz edildiği gibi, zenginler içerisinde zenginliğin dağılımında etkili olan faktörler de incelenmiş, bu bağlamda mekansal farklılıklar, toplumsal cinsiyet, dini aidiyet ve sosyal statü faktörlerine odaklanılmıştır. Mekansal farklılığın zenginlik dağılımında ciddi etkisi olduğunu keşfeden araştırmacılar, zenginlerin kır-kent arasındaki dağılımına ve şehir içindeki mahallelerdeki dağılımına dikkat etmişlerdir. Toplam 145 zenginin 136’sının şehirde yaşadığını tespit eden araştırmacılar, şehirdekilerin belirli bir mahallede kümeleşmediklerini, şehir içinde dağıldıklarını görmüşlerdir. Köydeki zenginlerin zengin grubun içerisindeki yerine bakıldığında ise köyde yaşayan tüm zenginlerin alt zengin grubunda yer aldığı, üst zengin olarak ifade edilen zenginlerin şehirde ortaya çıktığı sonucuna ulaşılmıştır. Köydeki zenginler ile şehirdekiler arasındaki bir başka fark ise servet kaynaklarında ortaya çıkmaktadır. Şehirdeki zenginlerin kişisel eşyaya harcadıkları miktar ile köydekiler arasında ciddi uçurum olduğu, köydekilerin servetinin en büyük miktarını hayvana yatırdığı ve zenginliğin gösterim araçlarından lükse ve gösterişe önem vermedikleri görülmüştür.
Zenginliğin dağılmasında etkili olan toplumsal cinsiyet faktörü de 18. Yüzyıl Diyarbekir’inde ciddi farklılıklar ortaya çıkarmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi Diyarbekir’de kadınlar için servete erişim imkanının açık olmasına rağmen serveti arttırma ihtimalinin az olduğu ortaya çıkmıştı. Örneğin tereke kayıtlarında geçen en zengin kadın Fatıma bt. Hasan’ın toplam serveti 6.200 kuruş iken, en zengin erkek Ömerpaşazâde Hacı Bekir Ağa’nın toplam serveti 148.169 kuruştur. Ayrıca zengin grupta yer alan az sayıda kadının zenginler içerisindeki yerine bakıldığında bu kadınların alt ve orta zengin sınıfında yer alabildikleri, üst sınıf zenginlerde kadınların yer alamadıkları görülmüştür. Kadınlar ile erkekler arasındaki bu farkın, kadınların en zengin erkeklerin asıl servet kaynakları olan kredi ve borç sektöründe yer almamasından olduğunu tahmin eden araştırmacılar, kadınların servet miktarı içerisinde nakit para ve alacak miktarlarının erkeklere göre çok az olduğunu, üst zengin grubunda bu kalemlerin birinci sırada yer aldığını belirtmişlerdir. Nitekim en zengin Ömerpaşazâde Hacı Bekir Ağa’nın toplam 148.169 kuruşluk servetinin 116.875 kuruşunun nakit paradan meydana geldiği ve bu parayı insanlara kredi ve borç vererek değerlendirdiği tespit edilmiştir. Kadınların zenginliğin oluşumu sırasında erkeklerden ayrıldığı diğer nokta ise mehirdir. Çoğu kadının tereke kaydında servetinin ciddi bir kısmının mehirden oluştuğu ve eğer kocası bunu ödemediyse kayıtların oluşturulduğu dönemde eşinden alınarak toplam servete dahil edildiği görülmüştür. Yine kadınlara has diğer bir farklılaşma servet kaynaklarında mücevher kaleminin erkeklere göre üst sıralarda yer almasıdır. Araştırmacılar tablo 1’de görülen üst zengin grubunda mücevherin geriye düşmesi durumunu, o grupta kadınların yer almamasına bağlamıştır. İki grup arasında servet eğilimden doğan diğer bir farklılık ise iş sermayesidir. Zenginler içerisinde tüm gruplarda erkeklerin kadınlardan daha çok iş sermayesine para yatırdıkları, çünkü kadınlara nazaran erkeklerin genelde esnaflık, tüccarlık gibi işlerinin yürütüldüğü dükkanlarının olduğu ve öldüklerinde dükkanlarda kalan malların iş sermayesinde yer alarak ciddi bir servet oluşturduğu gözlemlenmiştir.
Kitapta dini kimliğin servet edinimindeki etkisi incelenmek için gayrimüslim zenginlerin servet eğilimleri ile Müslümanlarınki karşılaştırılmış, gayrimüslimlerin üst zenginlerinin zenginlik kaynağının ilk sırasında iş sermayelerinin yer aldığı görülmüştür. Müslümanlarda nakit para ve alacaklara ayrılan ilk sıranın gayrimüslimlerde iş sermayesine ayrılması, Diyabekir’de esnaf ve zanaat gruplarının çoğunun yıllardır babadan oğula geçecek şekilde gayrimüslimler tarafından yapılıyor olmasından kaynakladığı tespit edilmiştir. İki grup arasındaki çokta şaşırtıcı olmayan bu durumla birlikte benzerliklerin de olduğu görülmüştür. Örneğin her iki dini grupta da üst zengin grupta kadınların yer almaması taraflar arasında paylaşılan bir durumdur.
Eserde servet eğiliminde zenginler arasında farklılığı oluşturacağı düşünülerek ele alınan son faktör sosyal statüdür. Terekelerdeki statü sahibi kişilerin, servetinin ağırlıklı olduğu alanlar incelendiğine unvanlara göre bazı farklılıkların yaşandığı tespit edilmiştir. Örneğin zenginler içerisinde en çok kullanılan unvana sahip ağaların servet eğilimlerinin en büyük kısmını alacak ve nakit paraya ayırdıkları, bu kişilerin kredi ve borç sektöründe çalışarak toplumda güç elde ettikleri, gayrimüslimlere, Müslümanlara, kadın ve erkeklere borç verdikleri görülmüştür. Aynı zamanda kişisel eşya kalemindeki servet miktarları da fazla olan ağaların yaşam standartları yüksek ve konforlu bir hayat sürdükleri bilgisine ulaşılmıştır. Zenginler arasında hacı unvanının da çok kullanıldığını gören araştırmacılar, bu kişilerin çoğu zaman birden fazla unvana sahip olduğuna, aynı zamanda hacı unvanının en çok zenginlerde kullanılmasından yola çıkarak hacca gitmenin zenginlere mahsus bir ibadet olduğuna ulaşmışlardır. Sosyal statü söz konusu olduğu araştırmacıların tespit ettikleri diğer bir bulgu hacı, ağa ya da seyyid gibi unvanlara sahip olan kişilerin kızlarının, yine kendi gibi unvanlara sahip kişilerle evlendiği ve kızlarının hem eşlerinin unvanlarını kullandıkları hem de hanım/hatun unvanlarını kullanmaya davet ettikleri görülmüştür.
Kitabın son bölümünü oluşturan üçüncü bölümde Diyarbekirli zengin kişilerin geride bıraktıkları kişisel eşyalar, mal, mülk ve mücevherler üzerinden kendilerini diğer sınıflardan nasıl ayırdıkları anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda giyim-kuşam, değerli mücevher ve takılar, gündelik yaşam mekanları, mutfak malzemeleri üzerinden 18. yüzyılda zenginlerin servet kaynakları olan ürünler tereke kayıtlarından çıkarılmaya çalışılmıştır. Giyim-kuşamla ilgili olarak zenginlerin kürk, anteri, cübbe, kaftan ve top kumaşa sahibi olmakla ve bu ürünlerin miktarı/cinsi bakımından kendi aralarında farklılaştıkları görülmüştür. Zenginlerin değerli mücevher ve takıları söz konusu olduğunda, özellikle kadınlar arasında altın, zümrüt, elmas, yakut, kehribar, inci, necef, firuze ve gümüş gibi değerli taşlar ve takılara sahip olma açısından bir statü farkının doğduğu görülmüş, erkeklerde ise dini yasaklamalardan ötürü böyle bir farklılaşmanın oluşmadığına ulaşılmıştır.
Diyarbekirli zenginler kendi grupları içerisinde gündelik yaşam mekanları açısında da farklılaşmakta, üst ve orta zengin grubunda yer alanların nispeten büyük ve harici müştemilatları olan evlerde yaşadıkları görülmektedir. Bu konuda gayrimüslimlerin Müslümanlara göre, kimliklerinin ve sosyo-ekonomik statülerin bir göstergesi olan evlerine daha çok önem verdikleri, şehirde 1000 kuruş üzerinde değeri olan evlere sahip olmak bakımından Müslümanların önüne geçtikleri tespit edilmiştir. Zenginlerin gündelik yaşam mekanı olan evin dekorasyonu konusunda da kimliklerini belli etmek için bir yarış içerisinde oldukları, genelde şehirde bu kişilerin evinde kimsede olmayan nadide parçaların, değerli kokuların, simli eşyaların, çinilerin, kadifelerin ve şamdanların türlü türlü çeşitlerinin olduğu belirlenmiştir. Son olarak zenginlerin mutfak eşyaları konusunda da miktar ve türün bolluğu açısından hem yoksullara hem de kendi grubundaki zenginlere göre farklılaştığı görülmüştür. Yoksulların ihtiyaçları doğrultunda mutfak eşyasına sahip olduğu, zenginlerin ise zevkleriyle yaşam biçimlerini birleştirdikleri, yerel ürünlere sahip olmanın zenginler arasında yarış şartlarını etkilediği görülmüştür.
Sonuç olarak, 18. yüzyılında Osmanlı’nın merkezine uzak Diyarbekir yerleşmesinde maddi ve kültürel kaynakların dağılımında eşitsizlikleri ve tabakalı yapının en üstünde yer alan zenginlerin servet edinim kaynaklarını konu eden bu eser, o coğrafyada servetin oluşumu esnasındaki faktörleri mümkün olduğunca analiz etmeye çalışmıştır. Tereke kayıtlarının, Osmanlı toplumunu anlamak, toplumsal grupların tüketim araçlarını, servet miktarlarını ve sahip oldukları unvanları belirlemek için ne kadar iyi bir kaynak olduğunu gösteren bu çalışmanın hem bir tarihçi hem bir sosyolog tarafından kaleme alınması, eserin niteliğini artırmıştır. Bununla birlikte, yerel aktörlerin bu kadar güçlü olduğu bir yerleşim yerinde, zenginliğin oluşumunda etkili olan faktörlere değinilirken etnisitenin dahil edilmemesi önemli eksikliklerden biri olmuştur. Yine, sosyal statünün getirdiği unvanların alt, orta, üst sınıflarda çok etkili olmaması da eserin niteliğini zayıflatan özelliklerden biridir. Zira unvanların Osmanlı toplumunda bireye güçlü bir kimlik kazandırdığı bilinmekle birlikte, tereke kayıtlarında böyle bir veriye ulaşılmaması ve var olan unvan miktarlarının az olması, bu bölümün üzerine daha çok odaklanılması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Aynı şekilde, çalışmanın teorik çerçevesini oluşturan giriş bölümünde, Osmanlı’nın yöneten ve yönetilenler şeklinde ikiye ayrıldığı görüşünün benimsenmesi, toplumsal sınıfların ideolojik pozisyonlara göre ayrılmasına yol açmış, böylesi bir toplumun oluşmasına sebep olan orta sınıfın yokluğu konusu ise göz ardı edilmiştir. Nitekim Osmanlı toplum düzeninde tabakalaşmanın belirleyicilerine odaklanan araştırmalarda (Mardin,1967; Karpat, 2008), sistemde babadan oğula geçen aristokrasinin olmayışı, bürokrasinin girişimci sınıfı kendi eliyle yaratmaya çalışması ve 18. yüzyılla birlikte imparatorluğun sınırlarında başlayan daralmanın farklı etnik ve dini gruplarda yarattığı değişiklik gibi faktörlere yer verilirken, bu faktörlerin çalışmanın toplumsal yapı bölümünde ele alınmadığı görülmüştür. Bu yüzden çalışmanın Osmanlı’daki toplumsal grupların oluşum mekanizmasına dair ilgili teorik bölümlerinin yüzeysel kaldığı tespit edilmiştir.
Kaynakça
Gürhan, V. (2018). 18. Yüzyılda Diyarbekirli Kadınların Yaşam Standardı Analizi (Tereke Kayıtlarına Göre), Sosyal, Beşeri Ve İdari Bilimlerde Akademik Çalışmalar-1, Ss, 11-129. İstanbul: Gece Kitaplığı Yayınevi
İnalcık, H. (1953). 15. Asır Türkiye İktisadi Ve İçtimai Tarihi Kaynakları, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Yayınları, Cilt 15, S. 1-4, İstanbul
Karataş, İ. (2006). XVIII. Yüzyılda Bursa Halkının Ekonomik Yapısı, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 15, S. 2, Ss. 231-264.
Karpat, K. H. (2008). Osmanlı Modernleşmesi: Toplum, Kurumsal Değişim Ve Nüfus (2. Bsk), Ankara: İmge Kitabevi.
Mardin, Ş. (1967). Historical Determinants Of Stratification: Social Class And Class Consciousness İn Turkey, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 12(4), 111-142.