Oxford Alt Sınıftaki Dezavantajlı Öğrencilere Kapılarını Açma Kararı Aldı

Oxford Alt Sınıftaki Dezavantajlı Öğrencilere Kapılarını Açma Kararı Aldı

Oxford Alt Sınıftaki Dezavantajlı Öğrencilere Kapılarını Açma Kararı Aldı

31 Mayıs 2019

Telegraph’ta yer alan bir habere göre Oxford Üniversitesi 900 yıllık tarihinde ilk kez dezavantajlı sınıflardan gelen öğrencilere kapılarını açacak. Üniversitenin giriş sisteminde büyük bir değişim olarak adlandırılan bu köklü projeye karşın, orta sınıf Oxfordlu’lardan ve kıdemli hocalardan, özel okul öğrencilerinin üniversitenin çeşitlilik hamlesi tarafından sıkıştırıldığı noktasında eleştiri geldi. Oxford’un sosyoekonomik olarak daha az avantajlı öğrenciler için hazırladığı projeye göre 2020’den itibaren 250 devlet okulu öğrencisi, 1 milyon sterlinlik işe alım teklifi bağlamında ücretsiz burs ve konaklama imkanı elde edecek. Ayrıca yeni projeyle üniversiteye giriş yapabilenlerden göçmenler ve genç bakıcıları kapsayan 50 kişi, üniversitenin normal alım standartlarından daha düşük bir seviyeyle okula başvuru yapabilecekler.
Habere göre, Oxford önümüzdeki süreçte üniversitedeki çeşitliliği arttırmak için, Oxford Fırsatı ve Oxford Vakfı adlı iki yeni program başlatacak. Her iki programın üniversite tarafından fonlanacağı bilinmekle beraber, üniversite yetkililerinin hayır severlerin önümüzdeki aylarda verecekleri bağışları gözden geçirecekleri tahmin ediliyor. Her yıl dezavantajlı ama yüksek akademik potansiyeli olan 50 öğrenciye bir sene geçerli burs verecek Oxford Vakfı, burs verdikleri öğrencilerin eğitimsel eksikliklerini, göçmenlik durumunu ve bakıcılık gibi sektörlerde çalışma durumunu göz önünde bulunduracak. Oxford Fırsatı isimli program ise yaklaşık 200 öğrenciye iki haftalık bir eğitim verecek. Bu 200 öğrenci sosyoekonomik olarak dezavantajlı sınıfta olan ve Oxford’a girmeye yetecek başarı puanına sahip kişilerden seçilip, kendi okullarından Oxford’a geçiş için yeterli desteğe ihtiyacı olmayanları kapsamaktadır.
Üniversitenin rektör yardımcı Profesör Louise Richardson, üniversiteye kabul aşamasında büyük bir dönüşüm olan bu hareketin, üniversite genelindeki meslektaşları tarafından da desteklendiğini, okuldaki mevcut öğrenci yapısının çeşitlendirilmesi ve ülkedeki akademik olarak olağanüstü her öğrencinin Oxford’da girmek için şansları olduğunu bilmeleri konusunda aralarında bir dayanışmaya sahip olduklarını bildirdi.
İngiltere’de üniversitelerin yüksek öğretim düzenlemesinde etnik azınlıklar ve dezavantajlılardan daha fazla öğrenciyi kabul etmek için gittikçe artan bir baskının altına girdiği bilinmektedir. Bununla birlikte eğitimde fırsatlar eşitsizliğinin özellikle yüksek öğretim aşamasında hissedildiği ve kökenin hala önemini koruduğu İngiltere’de prestij sahibi okulların durumu tartışma yaratmaktadır. Geçen yıl İşçi Partisi Milletvekili David Lammy, Oxford’u “beyaz, güneyli ve orta sınıf imtiyazlıların kalesi” olarak adlandırdıktan sonra Twitter’da üniversite ile bir kavgaya tutuşmuştu. Devamında sunulan bir raporda ise son 3 yılda 29 fakültenin 8’inde 3’ten az siyahi vatandaşın kabul edildiği aktarıldı. Bu konuda örnek gösterilen diğer bir veri İngiltere’deki bir özel okuldan mezun olup Oxford’a kabul alanların sayısı ile genel olarak Oxford’a kabul alan siyahilerin sayısı oldu. Verilere göre 2017 senesinde Özel Westminster Okulu’ndan mezun olup Oxford’a giren öğrenci sayısı 49 iken, o sene üniversiteye giren toplam siyahi sayısı 48’dir.
Son yıllarda üniversitelerin çeşitliliği sağlamaya ya da daha düşük arka plandan gelenlere özel üniversiteye giriş öncesinde sağladığı kurslarla başarı sansını arttırmaya yönelik faaliyetlerine rağmen bu çeşitlilik hamlesi eğitim sektöründe bazı kişileri hayal kırıklığına uğrattı. Örneğin senelik 36.000 sterlin alan Stowe School’un başkanı Dr. Anthony Wallersteiner, Oxford ve Cambridge üniversitelerine giren birçok özel okul öğrencisinin, çeşitlilik çabasının sonucunda aşağı doğru çekildiğini ifade etmiştir. Wallersteiner’in Times’a yaptığı diğer konuşmasında ise çocuklarını özel okula gönderen ailelerin, yeni düzenleme karşısında çocuklarının toplum mühendisleri tarafından kenara itildiği ifade edildi. Yine bu ailelerin, Oxford ve Cambridge’in kabul standartlarında yeni getirilen düzenlemeler ile ülkedeki bazı kesimlere yapılan pozitif ayrımcılıktan endişe duyduğu aktarıldı.
Öte yandan endüstrileşme ile mesleklerin yapısında meydana gelen değişim günümüz de eğitimin piyasaya hizmet etmesini zoraki kılmış ve eğitim gün geçtikçe önem kazanmıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren eğitimin iş piyasasındaki değeri gittikçe artarken, zamanla eğitim sosyal hareketliliği belirleyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Eğitimin yukarı doğru hareketlilikteki konumu zamana ve mekana göre değişse de genel olarak fırsatlar eşitsizliğinin olmadığı bir toplumda yukarı doğru hareketliliği sağlayan en önemli faktör olduğunu söyleyebiliriz. Sorokin, Hausser, Featherman, Blau ve Duncan gibi araştırmacıların da dile getirdiği yukarı doğru hareketlilik söz konusu olduğunda kişinin potansiyelini en çok etkileyen faktör eğitimdir. Ancak 1990’lardan itibaren eğitimde eşitsizlik üzerine yapılan çalışmaların arttığı ve bugün İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bile kökenin hala etkisini koruduğu ve eğitimde fırsatlar eşitsizliğinin yaratıldığı bilinmektedir. Eğitim toplumda yer alan sınıflar arasındaki geçişgenliğin en önemli araçlarından biri olmasına karşın, yine bu sınıftakilerin imkanlarını kullanması ve kişinin eğitim aldıktan sonra ulaşacağı varış noktasını da etkilemesi dezavantajlıların yukarı doğru hareketliliğini kısıtlamakta, avantajlıların ise mevcut imkanlardan yararlanma halini sürdürmektedir.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Oxford örneğinde olduğu gibi, varlıklı ailelerin imkanlarından yararlanan öğrencilerin saygın okullarda okuyup, mezuniyet sonrası önemli pozisyonlara yerleşmesi Bourdieu’nun (1977) ifade ettiği gibi toplumsal yeniden üretimi sağlamaktadır. Shavit ve arkadaşları (2007) ise bu durumu sanayileşmiş ülkelerde “eğitim yoluyla kalıcı eşitsizliğin meşrulaştırılması” olarak adlandırmıştır. Günümüzde çoğu ülkede eğitim sisteminin belirli bir evresinde eğitimde eşitlik sağlanıyorken, eğitimin devam eden evresinde rekabetin zorunlu olarak ortaya çıktığı, İngiltere özelinde ise bu eşitliğin çok erken yaşta bozulduğu ve eğitim sisteminin elitizm görüşü üzerine temellendiği söylenilebilir. Nitekim Lindley ve Machin (2012), Blanden ve Gibbon (2006) gibi araştırmacılar da, son 30 yılda İngiltere eğitim sisteminde yapılan düzenlemelerin daha çok zenginlerin işine yaradığını, eşitsizliğin giderek arttığını, fakirliğin babadan oğlu geçme ihtimalinin yükseldiğini ifade etmişlerdir. Oxford’dun açıkladığı, geç kalınmış bu dönüşüm projesine karşılık varlıklı ailelerden gelen tepkiler ise toplumun eşitliğe bakışı ve hareketlilik imkanları üzerine düşündürmektedir.

Kaynakça:
https://www.telegraph.co.uk/news/2019/05/20/oxford-university-agrees-let-disadvantaged-students-lower-grades/
https://www.thetimes.co.uk/article/private-woe-over-rise-of-state-pupils-at-oxbridge-0wz57wvsf
https://www.telegraph.co.uk/news/2018/05/23/oxford-university-spat-david-lammy-diversity-figures-official/
Blanden J. And Gibbons S.2006. The Persistence Of Poverty Across Generations. Bristol: The Policy Press. http://www.jrf.org.uk/system/ Files/978 186 1348531.
Bourdieu, P., And Passeron, J.C. 1977. Reproduction İn Education, Society, And Culture. London And Beverly Hills: SAGE Publications.
Lindley, J., & Machin, S. (2012). The Quest For More And More Education: Implications For Social Mobility. Fiscal Studies, 33(2).
Shavit, Y., Yaish, M., & Haim, E. B. (2007). The Persistence Of Persistent Inequality. Içinde Contribution To Collective Works.


Paylaş: